Okul günlerimiz, gençlik yıllarındaki anılarımız ...

Merhaba, yazılarımı paylaşabilirsiniz, sonuçta paylaşmak için yazıldılar... Ancak lütfen emeğe saygı gösterin, isimsiz kullanılmalarına müsade etmeyin.

İlginize teşekkür ederim.


Gençliğimizdeki yerli müzikler

Bir önceki yolculuğumuzda, gençliğimizdeki yabancı müzikleri dinlemiş, eskilere gitmiştik.

Mes jeunes années

Bugün, işimiz gene pek zor. Neden derseniz, sizlere gençliğinizdeki yerli müzikleri anımsatmak istiyoruz. Geçen sefer olduğu gibi, iki boyutlu bir ortamda, müzikten tek ezgi bile sunamayacağız. Buna karşın, yandaki bağlantıya tıklayıp, http://www.nostaljiradyo.com/ "Nostalji radyosu"ndan Türk sanat müziği dinleyebilirsiniz. Bu radyodan bir müzik seçtikten sonra, radyo ekranını, sol üstteki (-) tuşundan küçülterek, "Anılara yolculuk" dizisinin "gençliğimizdeki yerli müzikler" sayfasını, nostaljik müzik eşliğinde izlemeye devam edebilirsiniz. Olur mu ?


Aydın havası, Osmanlıca taş plak

Eski günlerde yalnız "taş plak"lar vardı. Bunlar 78 devirliydi. Taş plaklar, en ilkel plak türüydü. Üretimlerinde ebonit maddesi kullanıldığı için halk arasında "taş plak" olarak anılırlardı. Odeon, Columbia, tanınmış şirketlerin adıydı. Taş plakların, her iki tarafında da kayıt olurdu. Aslında devrileri 78 değil, tam olarak 78, 26 idi. Özellikle gramofonlarla dinlenebiliyorlardı. Çok kırılgan oldukları için, özen ile kullanılmaları gerekiyordu. 1940'lara doğru üretimleri durduruldu. Taş plaklarda, gizemli bir ses hafızamız olmalı. Bu plaklar, dönemlerinin sosyal yapısını, kültürel ortamını, iletişim olanaklarını, insan ilişkilerini ve daha birçok şeyi bizlere aktarıyor. Sizin elinizde, hiç taş plak var mı




Yarin bahçesinde, Müzeyyen Senar

Gelelim, devrin büyük sanatçılarına. Safiye Ayla, Müzeyyen Senar, Nezahat Bayram, Ahmet Sezgin, o dönemin en tanınmış sanatçılarıydı. Müzeyyen Senar, çok güçlü bir sese sahipti. Hafız Sadettin Kaynak'tan, Selahattin Pınar'dan, Lem'i Atlı'dan ders aldığı söylenirdi. Büyüklerim onu pek severdi. Özellikle, perşembe günleri, İstanbul radyosunda yaptığı programı kaçırmazlarmış. 1933 yazında, Belvü Gazinosu'nda sahne almış. Müzeyyen Senar, sahne konserlerine 1983 yılına kadar devam etti. Bebek gazinosundaki programıyla, sahne hayatına veda etti. Büyüklerimin (özellikle de hayranı olan babamın) dediğine göre, Müzeyyen Senar, sahnede kablolu mikrofonu ilk kez kullanan sanatçımızmış. O güne kadar, sanatçılar, önlerinde sabit duran mikrofona şarkılarını okurlar, bu arada ellerini ne yapacaklarını bilemezlermiş. Müzeyyen ablamız, kablolu mikrofon ile, sahneye canlılık ve hareket getirmiş. Saygı ile anıyoruz.


1941

Şimdi olduğu gibi, binlerce radyo kanalı yoktu. İstanbul, Ankara radyoları da, her saat yayın yapmazlardı. Gazetelerde de radyo programları, her zaman yayınlanır mıydı, bilmiyorum. Bir radyonuz varsa, bir de "Radyo İstasyon Listeniz" olmalıydı. Rahmetli babam, radyo dinlemeye çok meraklıydı. Özel bir "istasyon defteri" tutardı. Düğmeleri çevirerek bulduğu istasyonların metresini (aslında frekansını demeliydim), yayın saatlerini, özenle bu deftere not alırdı. Bu işlemi yaparken, çok konsantre olurdu. Böyle durumlarda, yanına yaklaşmamayı öğrenmiştik.


Orhan Boran

Orhan Boran ağabeyimiz, bir tanemizdi. Radyoda O'nu dinlemeye doyamazdık. Hele o "yuki" yok mu ? Bayılırdık ona. Orhan Boran ağabeyimiz, günün deyimiyle ilk stand-up sanatçımızdı. Orhan Boran'ın sunduğu "İpana 11 soru bilgi yarışması" bizi adeta radyo başına çivilerdi. Onun bir anektodunu hiç unutmuyorum. İzin verirseniz aktarayım. İpana 11 soru bilgi yarışmalarından birinde, yarışmacı, Orhan ağabeyin sorduğu sorulara, hiç düşünmeden doğru yanıtlar veriyormuş. Oysa, sorular da oldukça zormuş. Sıra 11ci ve son soruya gelmiş. Orhan Boran sormuş : Keops piramidinin kuzeye bakan cephesini yapan usta kimdir ? demiş. Yarışmacı duraksamış. Orhan Boran "Eyvah, galiba bilemeyecek, çok zor bir soruyla karşılaştı" diye düşünmüş. Yarışmacı, Orhan Boran'a dönerek "Gündüz vardiyasında çalışanı mı, gece vardiyasında çalışanı mı soruyorsunuz ? "demez mi !

1983 senesinde, Oyak-Renault'da eğitim şefi olmuştum. Her 15 günde bir, söyleşi yapmak üzere, tanınmış isimleri konferans salonumuza davet ediyordum. Orhan ağabeye de telefon ettim. Gelmesini rica ettim. Olur dedi. Söyleşi tarihi yaklaşırken, rahatsızlandı. Bir süre ertelemeye karar verdik. Sonra, kısmet olmadı. Çok yaklaşmışken, onu, konferans salonumuzda ağırlayamamış olmam(eski türkçe deyimle) içimde uhde olarak kaldı. Orhan Boran'ın, okulumuzun 1946 mezunlarından olduğunu biliyordunuz değil mi ?


Şemsi Yastıman, sazıyla, ama daha önemlisi, çok nüktedan ezgileriyle, gönüllerimizde taht kurmuştu. Onun söylediği her satırın altından neler çıkacağını merak ederdik. Öyle, orkestrası falan yoktu. Bir sazı, bir de sesi vardı. O yeterdi. Okuduğu her dörtlüğün sonunda, kahkahalarla güler, arkasını beklerdik. İsterseniz, Şemsi Yastıman'ı biz anlatmayalım. Ne işler yaptığını, bırakalım kendi anlatsın. Ne dersiniz ?
Bir baltaya sap olamadım

Allah her kula bir zenahat vermiş
Meğerki bol nasip kısmet yazıla
Kimine hoş geçim ganahat vermiş
Kimine hırs vermiş doymaz az ile

Terki diyar ettim 15 yaşımda
Dolaştım bir hayli kendi başımda
Her ne iş tuttuysam felek karşımda
Nacar kaldım paylaşılmaz göz ile

Torpil yoktu kimse yardım etmedi
Küçük memur oldum maaş yetmedi
Ev geçimi hiç de düzgün gitmedi
Ceryan'ı kestiler galdık gaz ile

Tuhafiyeciliği seçtim olmadı
Terzi oldum kestim biçtim olmadı
Kumaş mağazası açtım olmadı
Hep malları güve yedi haz ile

Marangoz olduk el kaptırdık hızara
Tellal olduk kıtlık geldi pazara
Fırıncı oldum yangın çıktı kazara
Malım mülküm harap oldu koz ile

Kasap oldum bereketin adı yok
Kimi et yağsız der kimi budu yok
Aşçı oldum yemeklerin tadı yok
El alemi suya boğdum tuz ile

Berber oldum belediye kapattı
Kahvecilik yaptım sermayem battı
Meyhaneci oldum dükkan top attı
İçen kaçtı hepsi başka poz ile

Demirci oldum herkes beni haşladı
Gürültüden şikayete başladı
Çöpçü oldum mahalleli taşladı
Süpürürken evler doldu toz ile

Şoför oldum arabayı devirdim
Pilot oldum uçakları savurdum
Vatman kaptan oldum dümen çevirdim
Hiçbir gün rotam gitmedi düz ile

Müteahhit oldum tez iflas ettim
Avukat oldum hep boş dava güttüm
Gazeteci oldum çok fazla ottum
Dıhtılar mapusa bir kaç söz ile

Doktor oldum tedaviye geldiler
İlaç verdim zehirlenip öldüler
Dişçi oldum suçu bende bildiler
Zayıf giren çıktı şişman yüz ile

Üfürükçü oldum kendim çıldırdım
Müezzin oldum cemaati yıldırdım
İmam oldum yanlış namaz kıldırdım
Müftü el çektirdi işten vaaz ile

Baktım hayırsızım ortada kaldım
Vaz geçtim sanattan başka iş buldum
İnşaata girdim amele oldum
Ta üst kattan yere düştüm hız ile

Vel hasılı hiç bir işte gülmedim
Meğer kader böyleymiş bilmedim
Bir de hovardalık yapayım dedim
Yedik malı mülkü karı kız ile

Şemsi der ki münasip bir iş bulamadım
Gidip bir baltaya sap olamadım
Bağlamadan başka saz çalamadım
Akibet nafaka çıktı saz ile.








Haftalık "Radyo" dergileri evimizden hiç eksik olmazdı. Radyodan, sanatçıların sesini dinlerdik, ama kendilerini göremezdik. "Radyo Haftası" dergisi, bu boşluğu dolduruyordu. Sanatçıların, dergilerden hafızamıza işlenen yüzleri, radyoda şarkılarını dinlerken canlanırdı. Başlangıçta 30 kuruş olan dergiye, sonradan yüklü bir zam geldi, 35 kuruş oldu. Ama, biz radyo dinleyicileri, sadık okuyuculardık. Hiç ara vermedik. Dergileri, elden ele dolaştırırdık.





Barış Manço ağabeyimizi anmadan geçebilir miyiz hiç ? Hafızam beni yanıltmıyorsa, benden bir kaç üst sınıftaydı. Timur Selçuk, Barış Manço, Müdür Ali Teoman'ın oğlu, diğer arkadaşlarıyla beraber, grup oluşturmuşlardı. Şamata gecelerinin sevilen grubuydu. Lise yıllarında iki müzik grubu kurmuştu. Birincisi, "Kafadarlar", ikincisi "Harmoniler"di. "Los Pijamos" gibi, gruplarla birlikte sahneye çıkarlardı. Aileden sanatçıydı. Annesi de Türk Sanat Müziği sanatçısıydı. Gitar çalmayı kendi kendine öğrendiği söylenirdi. Annesinden hem piyano dersleri, hem de müzik eğitimi alıyordu. Galatasaray'dan sonra Şişli Terakki Lisesine geçtiğini duyduk. Katıldığı " Les Mistigris " grubuyla birlikte Paris Olympia'da konser verdi. Dağlar Dağlar, 1969 yılında çıkardığı bir 45'liğin adıydı. Bu müzikle "Altın Plak" ödülünü aldı.



Cem Karaca'nın müziklerini de, sesini de çok severdik. Annesi Toto Karaca'da hepimizin tanıdığı bir sanatçıydı. Cem Karaca, Robert Kolejliydi. Gençliğinde, hoşlandığı kızı etkilemek için şarkı söylemeye başladığı, birdenbire kendini müzik dünyasının içinde bulduğu söylenirdi. "Jaguarlar" , "Dinamitler" gibi gruplarla yola çıkmıştı. Popüler rock'n'roll söylüyordu. Askerliği sırasında, "Anadolu gerçeği"ni gördü. Bağlama ile tanıştı. Askerlik dönüşünde "Apaşlar" grubuna katıldı. Bu grupla, Hürriyetin düzenlediği Altın Mikrofon şarkı yarışmasında, Emrah adlı parçayla ikinci oldular. Cem Karaca’yı, 2004'ün Şubat ayında kaybettik.









Sanat güneşimiz, bir tanemiz, canımız, ciğerimiz, Zeki Müren'imiz. Zeki Müren'i, ilk nerede dinlediğimi anlatayım. Cağaoğlu'nda oturuyorduk. Tam karşımızda MTTB (Milli Türk Talebe Birliği) binası vardı. O binada, zaman zaman film gösterilir, zaman zaman tiyatro oynanırdı. Bir gün, salonun ortasındaki bir sütunun üst bölümüne, siyah-beyaz televizyon yerleştirdiler. O günlerde, kimsenin evinde televizyon yoktu. " Genç bir şarkıcı çıkmış, billur gibi sesi varmış, televizyonda şarkı söyleyecekmiş " dediler. Bütün mahalleli toplandık. Ayakta beklemeye başladık. Saat geldi. Televizyon açıldı. Hepimiz, boynu, televizyona doğru, yukarıya dönük, Zeki Müren'i dinlemeye başladık. Bir daha da ondan ayrılamadık.

Bir de onu, en son "şahsen" görüşümü aktarayım. Şimdi, ismini hatırlayamayacağım. Tepebaşı tiyatrosundan biraz ileride, yolun sol tarafında, büyük bir gazino vardı. Orada sahne alıyordu. Ailece gittik. Arkaya doğru bir yerlerdeydik. Zeki Müren sahneye çıktı. Aman Allahım, o ne şakırtı, o ne şıkırtı. Üzerinde, pullu, pırıl, pırıl bir elbise. Yakalar kalkık. Koyu renkli, dev gözlükler gözünde,.... Nasıl anlatsam bilemem ki ! "Dol kara bakır dol" dedikçe, hoppada, hoppada, bir zıplıyor, bir hopluyor ki sormayın.
Uzun Yıllar Bekledim, Hakikat oldu rüyam
Ne zaman iki satır yazmaya kalksam
Hep sana hep seni hep bizi yazıyorum
Ne zaman bir kadeh alsam elime
Hep sana hep seni hep bizi içiyorum

Her gece kederdeyim
Durmadan içiyorum
Sevda ektim kalbime
Yalnızlık biçiyorum

-kemanlar ve zeki abi-

Her gece kederdeyim
Durmadan içiyorum
Sevda ektim kalbime
Yalnızlık biçiyorum

Ne zaman iki satır yazmaya kalksam
Hep sana hep seni hep bizi yazıyorum
Ne zaman bir kadeh alsam elime
Hep sana hep seni hep bizi içiyorum

Her gece kederdeyim
Durmadan içiyorum
Sevda ektim kalbime
Yalnızlık biçiyorum

Elveda elveda elveda deyip bir gün
Viran edip gönlümü
Ayrılıp gidişinin
Bu gece yıldönümü

Bugün de sensiz içtim
Bu akşam sensiz hiçtim
Bu gece her damlayı
İki kadehe biçtim

Ayrılık öyle zor ki
Kimsesiz kalan bilir
Gözyaşı ne demektir
Her gün ağlayan bilir

Her gece kederdeyim
Durmadan içiyorum
Sevda ektim kalbime
Yalnızlık biçiyorum

Yokluğunla baş başa
Kendimden kendimden kendimden geçiyorum
Şerefe deyip şimdi
Bin kahır bin kahır bin kahır içiyorum

Birazdan gözlerimden
Geçersin ılık ılık
Nice yıllar sevgilim
Mutlu olsun mutlu olsun mutlu olsun ayrılık

Sevincim kederim sen
Gözlerim ellerim sen
Benim ne suçum var ki
Sen benim kaderimsen

Karıştırmış kaderim
Şu gönlümün harcını
Yaş döküp ödüyorum
Ben bahtımın borcunu

Dertliyim efkarlıyım
Gönlüm yine tasada
Unutmak istiyorum
Kendimi bu masada

Her şey yalnız senin için üzme kendini
Belki bugün belki yarın anlayacaksın
Çok sevdiğimi, ağlayacaksın

Ayrılık mı çıktı falda
Sen bir yanda ben bir yanda
Öyle bir aşk bu zamanda
Ah belki bugün belki yarın anlayacaksın
Çok sevdiğimi, ağlayacaksın

Rüzgar gibi geçti yıllar
Tutunacak dal kalmadı
Bir an mutlu olmak için
Çekilmedik dert kalmadı

Senle dolu özlemlerim
Dilimdedir sitemlerim
Düşman çıktı sevenlerim
Sığınacak dost kalmadı
Sarılacak dost kalmadı

Bekleyişle özleyişle
Ömrüm geldi geçti böyle
Göz yaşlarım döndü sele
Ağlamadık gün kalmadı
Yaşanacak gün kalmadı

Bir yalanmış tüm gerçekler
O ümitler o dilekler
Boyun büktü hep çiçekler
Koklanacak gül kalmadı

Bir an mutlu olmak için
Yürünmedik yol kalmadı
Yaşanacak gün kalmadı

Her gece kederdeyim
Durmadan içiyorum
Sevda ektim kalbime
Yalnızlık biçiyorum

Alnıma dökülen beyaz saçlarımı
Okşayıp dizinde yine tara ne olur
Mazide kaybolan hatıraları
Unutma yeniden ara ne olur

Kalbin sızlayacak baksan bir bana
Yine ilk günkü gibi gülümse bana
Dedim ki gelecek dosta düşmana
Yüzümü çıkarma kara ne olur

Çıkacaksın diye köşe başından
Bekle bekle beklemekten usandım artık
Çilemin gemisi gelmiş demirli
Yükle yükle yüklemekten usandım artık

Dünyayı durdurdum bakarsın diye
Fallara bakardım çıkarsın diye
Yolların sonunda sen varsın diye
Ekle ekle eklemekten usandım artık

İçimde bir ümit var geleceksin diyorum
Belki çok uzaktasın bunu da biliyorum
Kader kelepçesini elime vurdu felek
Geleceğim demiştin ben hala bekliyorum
Ben hala bekliyorum

Bir şiir yazdım sana
Bir şarkı yaptım sana
Mutlu günüm her şeyim ah beni anlasana
Masaların üstüne ismini kazıyorum
Bu kahir mektubunu bin kere yazıyorum

-tekrar-
Her gece kederdeyim
Durmadan içiyorum
Sevda ektim kalbime
Yalnızlık biçiyorum

Ne zaman iki satır azmaya kalksam
Hep sana hep seni hep bizi yazıyorum
Ne zaman bir kadeh alsam elime
Hep sana hep seni hep bizi içiyorum.



Timur Selçuk, Ayrılanlar için

Sıra, gene Galatasaraylı bir ağabeyimize geldi: Timur Selçuk . Timur ağabeyimiz, 5 yaşında piyano çalmaya başlamış, 7 yaşında ilk konserini vermişti. Babası Münir Nurettin Selçuk'u da pek severdik. Lisemizin yetiştirdiği değerli müzikçilerdendi. İstanbul Belediyesi, piyano konservatuarı bölümüne de devam ediyordu. 1975'te yurda dönmeden önce, Paris'te, Ecole Normale de Musique de Paris'den mezun oldu. Timur ağabeyimiz, 1998'de, Kültür Bakanlığı'nca verilen "Devlet Sanatçısı" ünvanını aldı. Onunla ne kadar gurur duysak azdır.
İspanyol Meyhanesi
Kararmış, tahta masamızda bir şişe şarap
Gecelerden bir gece, bezginiz
Üstelik, adamakıllı sarhoşuz, ellerin ellerimde...
İspanyol meyhanesinde bir kadın, çığlık çığlığa şarkı söylüyor
Belli yıkılmış bir kadın, hayli çirkin, hayli geçkin, ağlamaklı

Zayıf, incecik elli, incecik elli, kalın dudaklı
Sesi bir tokat gibi patlıyor kulaklarımızda
Yüzümüz al al oluyor, içimiz hüzün dolu, kahır dolu, Gözlerimiz kanlı

Yeter, yeter... Öleceksek ölelim
Haydi vur kendini şaraba, kedere ve aşka vur
Daha içelim hey...

İspanyol meyhanesinde bir gece
Seninle, seninle baş başayız
Üstelik, sarhoşuz adamakıllı, daha içelim, daha içelim...
İspanyol meyhanesinde öldüğümüzü kimse bilmesin
Hey garson, bütün hesaplar benden bu gece, sen de iç, sen de iç
Kapat kapıları, kapat, kapat, yabancı girmesin
İspanyol meyhanesinde öldüğümüzü kimse bilmesin
Ölelim, ölelim artık, bitsin bu delicesine koşu, bitsin bu koşu

Yeter, yeter... Öleceksek ölelim
Haydi vur kendini şaraba, kedere ve aşka vur
Daha içelim hey


Yıldırım Gürses, Son mektup

Yıldırım Gürses'in gerçekten de sesi pek gürdü. Cüsse olarak da oldukça heybetliydi. Yenikapı'daki Gar Gazinosu'nda şahsen dinlemiştim. "Son Mektup" şarkısını söylüyordu. Çok uzun bir podyum, sahneden başlayarak, neredeyse, orta sıralara kadar uzuyordu. Yıldırım Gürses, şarkısını söyleye söyleye, bu podyumun üzerinde, başka bir deyimle, halkın arasında dolaşırdı. Orkestrası, sahneden kıpırdayamazdı. Bazen baş kemancısı yürürken ona eşlik ederdi. Yıldırım Gürses'in Bursa doğumlu olduğunu biliyor muydunuz ? Yıldırım Gürses, biz lisenin sonlarındayken, 1965 yılında, Hürriyet gazetesinin düzenlediği Altın Mikrofon yarışmasına katıldı. Orkestrası ona eşlik ediyordu. "Gençliğe Veda" şarkısını seslendirdi ve birinci oldu. Sanatçımızı 2000 yılının Kasım ayında kaybettik.



Ayten Alpman'ın müziklerini de pek severdik. Ayten Alpman deyince aklımıza İlhami Gencer, İlhami Gencer deyince Ayten Alpman geliyor. İkisi bir bütündü. Zaten tanıştıktan bir süre sonra da, hayatlarını birleştirmişlerdi. İlk plağı "Sayanora" taş plaktı. 1959 yılında yayınlanmıştı. Fecri Ebcioğlu'nun ısrarıyla Türkçe söylemeye başlamıştı. 1972 yılında yaptığı "Bir Başkadır Benim Memleketim" plağı, çıktığı yıllarda ilgi görmedi. Karaoğlan 1974 yılında Kıbrıs çıkartması yapınca, plak birdenbire ünleniverdi. Büyük satış sayılarına ulaştı. Bu şarkı, neredeyse, o yıllarda "milli marş"ımız oldu.

Havasına suyuna taşına toprağına
Bin can feda bir tek dostuma
Her köşesi cennetim ezilir yanar içim
Bir başkadır benim memleketim

Lay Lay...

Anadolum bir yanda yiğit yaşar koynunda
Aşıklar destan yazar dağlarda
Kuzusuna kurduna Yunus'una Emrah'a
Bütün alem kurban benim yurduma

Lay Lay...

Mecnun'a Leyla'sına erişilmez sırrına
Sen dost ararsan koş Mevlana'ya
Yeniden doğdum dersin derya olur gidersin
Bir başkadır benim memleketim

Lay Lay...

Gözü pek yanık bağrı türkü söyler çobanı
Zengin fakir hepsi de sevdalı
Ben gönlümü eylerim gerisi Allah kerim
Bir başkadır benim memleketim
Havasına suyuna taşına toprağına
Bin can feda bir tek dostuma
Her köşesi cennetim ezilir yanar içim
Bir başkadır benim memleketim

Lay Lay...

Anadolum bir yanda yiğit yaşar koynunda
Aşıklar destan yazar dağlarda
Kuzusuna kurduna Yunus'una Emrah'a
Bütün alem kurban benim yurduma

Lay Lay...

Mecnun'a Leyla'sına erişilmez sırrına
Sen dost ararsan koş Mevlana'ya
Yeniden doğdum dersin derya olur gidersin
Bir başkadır benim memleketim

Lay Lay...

Gözü pek yanık bağrı türkü söyler çobanı
Zengin fakir hepsi de sevdalı
Ben gönlümü eylerim gerisi Allah kerim
Bir başkadır benim memleketim

* * * * * * * * *
Bugün, gençliğimizdeki yerli müziklerin arasında dolaştık. Bütün müziklere bakabildik mi ? Böyle bir iddiamız yoktu. Amacımız, sadece eski günlerdeki yaşantımızdan bir kesit sunmaktı.





Hiç yorum yok:

Google
 

Sizlerden Gelenler ;

Sevgili Aydın; ağabeyin Mehmet'in Galatasaray Lisesinden sıra arkadaşıydım. Hatırlayacağını zannediyorum. Ayrıca bir de rahmetli Rahmi Ertin ortak dostumuzdu. Damadım ile kızımın sevgili amcaları idi. Uzun yıllar sonra, Mehmet'le buluştuk. İnşallah seninle de görüşürüz. Anılara Yolculuk siten, çocukluk ve ilk gençlik yıllarımdan, hayallerimde bile unutulmuş güzellikleri yeniden yaşamamı sağladı. Eline ve o güzel yüreğine sağlık. Görüşmek dileğiyle. Sevgiler.


Altuğ İşmen, 1 Mart 2010


----------------------------------------------------


Sayın Aydın Ataberk,


Çok çok güzel olmuş ellerinize ve emeklerinize sağlık. Eski bir İhsan Çizakcalı olarak ayrıca şu anda merhum abeyimin de çizakcanın ilk öğrencilerinden olması dolayısıyla eski Bursa'yı ve okulumu, yazılarınızda tekrar yaşamış oldum. Size minnettarlığımı ve şükranlarımı sunar çalışmalarınızda başarılar dilerim.Saygılarımla


Erhan Kurtulan, Elk.Müh., 17 Aralık 2008


-------------------------------------------------------


Sevgili Aydin,



Muhtesem bir eser yaratmissin. Seni kutlarim. Beni Ekvator Gine'sindeki yamyamlarin arasinda aglatmayi basardin. Saatlerce tek tek butun belgelere baktim. Tombul yanaklarindan opuyor ve seni tekrar kutluyorum. Artik bu birikimleri koyacagimiz bir web sitemizin olmasi gerekiyor. Ben de onu organize edeyim. Senin bu muhtesem birikimlerinle cok guzel bir siteye sahip olacagiz. Yakinda www.gsl97.org aramiza katilacak.



Seni sevgiyle kucakliyorum.



Mahmut Melih Kayahan, 9 Aralık 2008


---------------------------------------------------------


Sizlere tesadufen ogrendigim Sn Aydin ATABERK tarafindan hazirlanmis bir site adresi iletiyorum. İzlemeniz tavsiye olunur, harika bir calisma olmus. Ellerine ve yuregine saglik....


Öznur Dere, 24 Eylül 2008


--------------------------------------------------------------Sevgili Aydın bey, anılara yolculuk Blogunuzu inceledim. İnanılmaz bir şey. Ne çok emek var. Ben sizden daha genç :) olduğum için eskiye ait yazı ve görüntülerin bir kısmını özel yaşantımdan hatırladım ama çoğunu da geçmişe olan özel ilgimden dolayı hatırladım. Çok duygulandım. Ne olur bu yaptıklarınızı daha çok insan duysun, sizi daha çok insan tanısın. Sizi tanıyan bir kişi olmak benim için ne şans. Sizi çok seviyorum. Saygılarımla,


Sıdıka Parlak, 24 Eylül 2008


-------------------------------------------------------------Aydin Bey Gunaydin ,



Ellerinize saglik, soyle bir goz atabildim henuz, ilk firsatta satir aralarinda kaybolmak isterim .



Ozellikle benim icin de sizi tanimak cok buyuk bir sans .



Saygilar, Sevgiler,



Sibel Birçiçek, 25 Eylül 2008


-------------------------------------------------------------Sevgili Aydın ağbey,



Bize tekrar muhteşem bir yolculuk yaptırdın güzel anılara.Ellerine sağlık ağbey bize böyle nefis güzellikler yarattığın için.


Sevgiler, saygılar



Sinan Acarel, 25 Eylül 2008


------------------------------------------------------------Sevgili Kardesim Aydin,



Candan tebrikler! Iyi ki boylesine guzel sunulan ve ozlem degeri yuksek anilarini bir gunlukte topladin ve e-postalarda kaybolmamalarini sagladin.



Daha nice 5000'lere! Gerek icerik gerek sunudaki nitelik ilgiyi kendisi yaratiyor. Ne mutlu bizlere, ayni ailedeniz!



Sevgilerle,


Tuncer Ören (1955), 26 Kasım 2008


-------------------------------------------------------------Aydın Bey günaydın



Sizi kutluyorum. Bu azminiz ve paylaşma isteginiz hiç eksilmesin, artsın….



Selamlar



Mustafa GEYVE, 26 Kasım 2008


---------------------------------------------------------------


GÜNAYDINLAR AYDIN ABİCİĞİM; NASILSINIZ?? "ANILARA YOLCULUKTA" DAHA 10 000'Cİ, 50 000'Cİ , 500 000'Cİ ZİYARETÇİLERE ULAŞMANIZ DİLEĞİYLE. BEN BÜTÜN KALBEMLE İNANIYORUMKİ AYDIN ABİMİN KALEMİNİN YALINLIĞI, SADELİĞİYLE ULAŞILABİLİR. YAZILARI OKURKEN DALIP BİR YERLERE GİTMEMEK İMKANSIZ.. SEVGİLER,SAYGILAR


Şükran Durgan, 26 Kasım 2008


---------------------------------------------------------------Sayin Aydin agabey



Boylesine guzel, degerli bir birikimi bir araya getirdiginiz ve bunu hazine degerindeki bir belgesellige donusturdugunuz için sizi kutlarim. Müzik dersini gösteren fotografta, sag basta yer alan muzik ogretmeni, Almanya'da muzik egitimi gormus, oglu da bir donem unlu bir fagotcu olan rahmetli Enver Haraçci hocamizdir. Karli kis gunlerinde, Ortakoy'de okulun onunden denize girer ve esasli bir sekilde yuzerdi.



Grand Cour'da hocalar maçini gosteren fotografin sag tarafinda en bastaki siyah formali adi yazilmamis ogretmen de, Galatasaray Ilkokulu yavrukurtlari baskurtu ve de 1950'li 60'li yillarda Ortakoy'de ogretmenlik yapmis olan Huseyin hoca'dir.



Saygilar, sevgiler



Turgay Tuna 102, 26 Kasım 2008


------------------------------------------------------------Sevgili Aydin Kardesim,



Gercekten bir "online GS müzesi" yaratmisin, eline saglik ve tebrikler !



Ender Enön ( 94 x1962), 26 Kasım 2008


-------------------------------------------------------------Çok güzel, çok sevindim.. Tebrik ederim Aydın Bey.



Çok çok daha fazla kişiye ulaşması dileğiyle. Çünkü gerçekten çok güzel bir çalışma.



Sevgi ve Saygılarımla



Gizem Ertürk, 26 Kasım 2008


------------------------------------------------------------Sayın Aydın Ataberk,


Doğum yerim Bursa anılarına yaptığım gezintide, sizin de benim gibi halamın gelin gittiği konakta kurulan "Özel Yeni Okul"dan mezun olduğunuzu öğrendim. Yalnız ben 1957 mezunuyum.... Ne yazık ki daha sonra kurulan İhsan Çizakça Kolejinin kapandığını öğrendim. Merhum İhsan ve merhume Süheyla Çizakça'nın ruhları şad ve mekanları cennet olsun!Selamlarımla,


Beyza Üntuna, 28 Kasım 2008


Türkiye Cumhuriyeti, Atina-Pire Başkonsolosu


-------------------------------------------------------------



Sevgili Aydın agabey ;


Henuz sadece ıkı bolumu okudum . Ikıncı bolum ozel ılgı alanıma gıren oyuncaklardı . Gecmıse donup o yokluktakı zenginliklerimizi hatirlamak çok güzel . Bir kez daha tesekkür ederim . Bence oyuncak dostu ve oyuncak müzesinin kurucusu sevgili Sunay Akın'la temasa geçip O'nun da sitene ulaşmasini saglarsan çok mutlu olacaktir .Sevgi ile kalin


Bünyat AKIN(104-106 V.S.), 14 Şubat 2008


------------------------------


Degerli Kardeşim



Erol Günaydın ın arkasındaki ben Mehmet Ali ve yanımda Özer Berkay dan tebrikler,selamlar,sevgiler,ellerinize saglık.Özer Berkay ve ben GSLAAG den ayrıldık,resimde gördügünüz oturan GS a hizmet eden üç kardeşimize madalya ve plaket verdik.Tahminen 40 ın üstünde agabeyimiz,okul müdürümüz Meral Mercan ,kıymetlı GS lılar bu madalya ve plaketleri aldılar. Resim o tören sırasında çekildi.



Bilgisayar kullanmada cok acemiyim,ancak daha çok gencim yaşım 73 yavaş yavaş öğreneceğim...



Lütfen gslaag ye girin,orada devrelere girin,gsl55.free.fr dan hatıralara girin 2 sahife Necdet Mahfi Ayral ın kızı Jeyan hanımefendinin bana hediye ettiği üç albüm resim ve efemeraları tetkik edin.Bunlarıda dilerseniz kullanabilirsiniz.



İyi günlerde görüşmek dileklerimle.



M Ali Zeren, 17 Şubat 2008


----------------------------------


Aydin agabey,



Dun gslaag sitesinde, yazilarinizda gezindim. Site harika, yazilariniz enfes, onlari toplanmis ve guzel sunulmus gormek icimi isitti. Hem sitenizin hem yazilarinizin duyurularini tekrar tekrar yapmaliyiz orada. Yapacagiz zaten. Dun bunu dusundum. Ilk olanakta ben de gerekeni yapacagim. (ilk vaktim oldugunda yani, affedin beni bu nedenle)



Saygilarimla.



Gün ARUN 113, 25 Şubat 2008


-----------------------------------



Aydin Bey merhaba


Hazirladiginiz sitenin öncelikle Bursa sayfasini, daha sonra da müzik sayfalarini ve digerlerini inceledim. Paylastigimiz noktalari da gördüm. Böyle bir ise zaman ve emek harcamak, bunlara derlemek takdire sayan. Sizi kutluyor ve tüm günlerinizin bu sekilde verimli olmasini diliyorum. Selamlar.Mustafa GEYVE, 2 Mart 2008


-------------------------------


Sayin Ataberk,



Blogunuz cok hosuma gitti.



22 sene evvel biraktigim dunyanin en guzel sehri Istanbul'u bana tekrar gezdirdiniz.



tesekkur ederim



selam ve saygilarla



David Hasday



New York, 7 Mart 2008


-----------------------------------


Sayın Ataberk,



Biraz önce oğlumun haber vermesiyle sitenize baktım. Elinize sağlık, kutluyorum. Ben de, unutulmuş, unutulmaya yüz tutmuş güzelliklerin arayışı, duyurulması çabasındayım. Blogunuzda sergilediğiniz bilgilere, belgelere kendi genelağ yerimde yer vermek, beni, ziyaretçilerimi pek sevindirecek, mutlu edecek. Bilmem izninizi alabilir miyim?



Bu arada belirteyim, ilgilendiğim konular arasında dilimiz, müzik, yazın, sinema önde geliyor. Sinemayla ilgili bir kitabım (http://www.pandora.com.tr/urun.asp?id=110695 ), araştırma yazılarım, senaryolarım, öykülerim vb. var. Bir göz atabilirseniz, http://www.ilgilik.net/ size bir fikir verebilir sanıyorum.



Başarılarınızın artarak sürmesi dileğiyle selamlarımı, saygılarımı sunuyorum.



İnal Karagözoğlu, 10 Mart 2008


----------------------------------



Aydın Abi,



Tesadüfen



”Anılara Yolculuk”



Bloguna takıldım.



Bir defada keşfedilemez.



Dönüp dönüp bakacağım.



Teşekkürler.



Çok yaşa emi.



Sevgiler,



A.Şeref Türkmenoğlu, 22 Mart 2008


-----------------------------


Emeklerinize saglik, cok guzel olmus. Bir IEL ve ITU mezunu olarak da ayrica gurur duydum:) Saygilarimla,



Aydin Gurel, 23 Nisan 2008


-------------------------


Merhaba Aydın Bey,



Anılarda yolculuk sayfalarında gezinirken çocukluğuma gittim 4-5 yaşlarındaydım ve ilk defa film makinası görüyordum,İstanbul'dan Niyazi Dayı gelmişti ,Seher Nenemin kireç badanalı duvarına bir bez gerildi ve sizin eşinizin ve çocuklarınızın görüntüleriydi izlediklerimiz.Babanız parmaklarımı tutar birşeyler yapar hep eksik sayardı parmaklarımı onu güleryüzlü ve kocaman bir adam olarak hatırlıyorum çocukluğumdan.



Ben kimmiyim? ben Ümit Arıcan'ın küçük kızı Safinaz'ım,her ne kadar hiç tanışmamış olsakta selamlar sevgiler...



Safinaz KAROL, 31 Ekim 2008


-------------------------------



Ağbi bu güzel sayfalarına bakmak saatlerimi aldı. Yapması kim bilir ne kadar zaman ve emek gerektirmiştir.Ailem 1965'de Bursaya taşınmıştı. Abdal Köprüsünün 5-6 ev yakınına. Heryer gibi oralar da artık tanınmaz olmuş. O yıllarda köprü sayfandaki (daha önce görmediğim) o resmine benziyordu gene az çok.Güzel günler...


Murat Kalınyaprak 109, 1 Ekim 2008


------------------------------------



Aydın Bey sitenizi ziyaret ettim ve çok mutlu oldum. Lakin kendi çocukluğunun oyuncaklarını hatırlayıp bunu konu edip bugünün kuşaklarına aktaran maalesefki çok az büyüğümüz var. Yine maalesef ki geçmişe ait belleğimiz, sanki o güzelim oyuncakların yerine geçen modern oyuncaklarla birlikte yitip gitmaktedir.Aydın Bey, ben TRT çocuk televizyonu için eski ("Dedemin Oyuncağı) oyuncaklarımızı konu eden bir programın yapımcısıyım. Televizyonumuz Ekimde yayın hayatına başlayacaktır. Hazırlayacağım programda komuğumuza oyuncakla ilgili malzemeleri hazırlayarak ya da konuğumuzun desteğiyle; onun çocukluğunda yer etmiş bir oyuncağın yapım aşaması anlatımlı olarak gerçekleştirilecektir. Bu konuda önerilerinizi paylaşmanız bizi sevindirecektir. Yapımını bildiğiniz bir oyuncak varsa ve bunu bizimle program çekimiyle paylaşırsanız çok memnun oluruz. Şimdiden desteğiniz ve oyuncaklara olan duyarlılığınız için teşekkür ederiz, saygılar sunarız.


Engin Yıldız, 21 Eylül 2008


---------------------------------


Aydın bey günaydın,



sitenize meraktan hemen buradan bir göz attım. detaylı olarak evden bakacağız tabii. ellerinize ve yüreğinize sağlık diyorum. eski bursa ve istanbul resimleri çok ilgimi çekti. anlatımlarınızı da okuyacağım . tekrar teşekkürler. saygılarımızla,



Cenk Özçelik, 13 Şubat 2008 çarşamba


-------------------------------


Aydin Bey supersiniz !!!! tebrikler.



Ayşe Siner, 13 Şubat 2008 çarşamba


--------------------------------


Cok guzel. Super bir ani derlemesi. Size cok tesekkurler.Sanki o gunleri yasamis gibi hissettim. Sonsuz sevgi ve saygilarimla



Ali Rıza Tuğluk, 13 Şubat 2008 Çarşamba


----------------------------------


Harika bir site tebrikler tebrikler Aydın beyciğim cok yararlı ve enteresan. Bu sitenizinden faydalanabilecek ve memnunlukla takip edecek dostlar var acaba onlara da izninizle adresinizi iletebilirmiyim ?



Sevgiler ve tüm bu güzel şeylerin devamını getirmeniz dileyiğle



Fügen Evren, 13 Şubat 2008 Çarşamba


------------------------------------


Sevgili Aydın Ağabey;



Çok güzel bir site olmuş.Ellerinize sağlık ve teşekkürler. Saygılar.



Ahmet Dikencik, 13 Şubat 2008 Çarşamba


----------------------------------



Aydın Beycigim ,



bir ara sakin bir zamanda fırsat bulup okumak o güzel anlatımız esliginde kahvemi yudumlarken sizinle beraber gecmiste yolculuk yapmak isterim. Simdiden elinize, yureginize ve super hafızanıza saglık. Sevgilerimle



Özlem Şenkoyuncu, 13 Şubat 2008 Çarşamba


-------------------------------


Sevgili Aydın beyciğim merhaba.



Anılara yolculuk'ta İstanbul'un o eski günlerini sanki yeniden yaşıyormuş gibi keyif aldım. Biliyorsun ben GS lı değilim. 1970 Maçka mezunuyum. O yıllarda İstanbul bir başkaydı.



Geçen sene Sirkeci'deki Orient ekspres'te yaptığımız Eski dostlar yemeğine Yenikapıdan Sirkeciye yürüyerek gelmiştik.Bu yürüyüşten büyük keyif almıştım. Eski günleri ya'dederek beraberce yürümüş ve eski günleri anımsamıştık.



Anılara yolculuk için teşekkür eder, iyi çalışmalar dilerim.



Harun Masatoğlu, 13 Şubat 2008 Çarşamba


-------------------------------------


Aydin bey,



henuz tamamini okuyamadim ama okudugum bolumler ve fotograflar cok guzeldi.Elinize saglik. Selamlar



Sevgül Alper, 13 Şubat 2008 Çarşamba


-------------------------------


Ellerine saglik çok guzel olmus



Ali Meriçboyu, 13 Şubat 2008 Çarşamba


---------------------------------



Ben de Aydın abimiz nerelere kayboldu diyordum. meğer yoğun bir çalışma içindeymiş. Blog'unuzu inceledim, çok beğendim. Yorum bile yazdım. Hayırlı olsun blogunuz.



Çok güzel olmuş. Ellerinize, emeğinize sağlık. Ben de sizden gelen mailleri güzelce derleyip, bir directory açıp saklamaya çalışıyordum. Ama böylesi çok daha güzel oldu ve size çok yakıştı. Sevgiler,



Yelda Dürüşken, 13 Şubat 2008 Çarşamba


-------------------------------



Merhaba Aydin bey,



Dun sayfaniza hizli bir bakis attim, simdi biraz daha bakacagim. Cok guzel olmus ellerinize saglik



Oldukca emek harcamissiniz. Harika gorunuyor



Sevil İnci Cankurt, 15 Şubat 2008 Cuma


---------------------------



Nefis bir arşiv..paylaştığınız için teşekkürler..Saygılar..



Ayfer Çırak, 15 Şubat 2008 Cuma


----------------------------------



Sevgili Ataberklerimiz Bu kadar güzel resimleri bulmak eskiyi bizlere yaşatmak breh breh (Bu aferin demektir.)Ben torunlarla Erim babamla meşgul olduğu için of günümde temiz bir nefes oldu.Her ikinizide öpüyoruz ilk fırsatta buluşmak dileğiyle. Nur. Erim dede(artık amca değil.)



Nursal Tarhan, 15 Şubat 2008 Cuma


------------------------------


Ozenle hazirlanmis bir blog...Teknik olarak kusursuz..Her sayfasini dikkatle okumak gerek...Hazirlayanin eline saglik...



Yorumkar, 12 Şubat 2008


--------------------------------------


Aydın Ataberk'in eseri, beni de çok etkiledi.


Ahmet Kuzucu, 26 Subat 2008 salı